BozcaadaHABER - Mobil


Festivalin iki günü geride kalırken

Tarih: 24-10-2015 15:06
4066 Okunma

Yağmurlu ve fırtınalı herhangi bir yerde en güzel şeydir film izlemek. Bozcaada’da biz de öyle yapıyoruz iki gündür. Feribotların iptal olduğu, yağmurdan bazen kafamızı dışarı çıkartamadığımız anlarda yine de Halk Eğitim’e, Dantella’ya gitmemiz de ekolojiye, çevreye, doğaya saygımızdan, sinemaya merakımızdan. En azından bizim aile için bu böyle...

Bazı belgeseller birbiriyle çakışsa da, eksik kalanları bir şekilde internetten bulup kendimce yaptığım listeyi tamamlıyorum. İki gün boyunca 9 belgesel üzerine notlar almışım. Şimdi kısaca aldığım notları yazmak niyetindeyim...

Metamorfoz: Alman yapımı film, Rusya’daki (o zamanki Sovyetler) Mayak nükleer santralinde meydana gelen kazanın etkilerini araştırıyor. 1957 yılında gerçekleşen kaza sonrası bölgede yaşayan insanların radyasyonla mücadelesi, erken ölümler, kobay gibi kullanılan insanlar... Siyah beyaz çekilen film her ne kadar renkli çekilseydi de bu insanların hayatları zaten siyah beyaz!

TURAB: Hasan Basri Özdemir ve Musa Ak’ın çektiği belgesel Türkiye yapımı. İstanbul’un Sulukule’si, Ankara’nın Çinçin’i varsa Kırşehir’in de Kaman’ı var. Abdallar’ın müzikle nasıl yoğrulduğunu, yaşam mücadelelerini anlatan belgeseli gözleriniz kapalı bile izleyebilirsiniz. Sonu Nepal’de bitecek bir yolculuğa Neşet Ertaş ezgileriyle gitmeye hazırsanız, bu insanların toprak olmak felsefesinden nasıl da evrilmeden bu kültüre sarıldıklarını izlemek için TURAB bire bir. Şahsen Pazar günü “Ödül alan filmler” kategorisinde izleyebileceğinizi tahmin ettiğim belgeseli belki de Cumartesi akşamı büyük ödülde bile izleyebilirsiniz!

Cibik: Turgay Kural’ın yönetmeni olduğu Türkiye yapımı film, bir diğer iddialı eser bence. Ya da ben insan hikâyelerinin, emekçi hikâyelerinin geçtiği belgeselleri seviyorum, kimbilir. Yönetmen, oldukça iyi kayıtlarla, sazlık işçilerinin zorlu mücadelesini 20 dakikaya sığdırmış. Fotoğraflık karelerin bolca yer aldığı Cibik bir yanıyla Reha Erdem’in ilk dönem sinemasına da selam yollayan cinsten.

Çoban: Gaia ödülü için yarışan Çoban, aslında temelde Cibik’in felsefesi ile örtüşüyor. Çobanlar’ın zorlu hayat hikâyelerinin konu alındığı belgeselde 6,5 ay dağda, yaylada kalmak zorunda kalan insanların ne zorluklar çektiğini belgeliyor. Cibik’e göre daha ağır seyreden belgeselin uzayan sahneleri göze batıyor.

Nükleer Gökyüzü Altında Bir Ninni: Fukuşima’da meydana gelen nükleer felaketi hamile bir kadın üzerinden işleyen film Japonya yapımı. Hamileliği boyunca yaşadığı stres ve fiziki acıyı ekranlara taşıyan belgeselle zaman zaman gerilmek, zaman zaman da öfkelenmek olası. Ülkemizde de son dönemde gündemden inmeyen nükleer santral projesine bir de bu belgeseli izledikten sonra bakmak lazım!

Mikrotopya: Minimize edilmiş hayatlar, yaşamı küçülten insanlar, hayalleri kocaman evleri minicik kahramanlar. Bu belgeseli izlerken çok eğlendim. Genel itibariyle izlediğim belgeseller zorluklar, felaketler, acıları konu alırken Mikrotopya “Başka bir ’ev’ mümkün” sloganını avaz avaz bağırıyordu. Belgesel İsveç yapımı ve yaklaşık 1 saat sürüyor.

Ter: Elif Cerrahoğlu’nun 10 dakikalık vurucu yapımı Tarsus yakınlarında geçiyor. Gaia ödülü için yarışacak Ter ödüle de yakın diyebilirim. Üç günde çekilen belgesel aynı zamanda Cerrahoğlu’nun üniversite tezi. Bölgedeki insanların fakirlik, parasızlık, yaşam mücadelesinin kurgudan sıfır bir halde izleyiciye sunulduğu belgeselin felsefesi yönetmenin de dediği gibi “ufak şeyleri dert etmeyin” üzerine kurulmuş.

Bu Topraklar Bizim Topraklarımız: Myanmar yapımı belgesel çiftcilerin ellerinden alınan toprak mücadelesini anlatıyor. Toprakları karşılığında 10 dolar verilip uzaklaştırılan çiftçiler, ağaca şiir okuyan orman insanları ve toprakla haşır neşir olan çiftçiler bu belgeseldeydi diyebilirim.

Günaydın Taranto: Taranto’da yıllar önce kurulan çelik fabrikasının etrafa yaydığı kimyasal elementlerin insan hayatı üzerindeki etkilerini anlatmaya çalışan belgesel İtalya yapımı. Taranto’da bu fabrikaları kuran firmaların 20 binin üzerinde işçiye iş sağladığı sebebiyle kentteki halkın ikiye bölündüğü “ekmek – nefes” sorunsalının ortada kaldığı belgeselde fabrikalara karşı protesto mücadelelerine de yer veriliyor. Bu filmi izleyemeyenler Kocaeli Dilovası’na gidip orada 24 saat geçirip, mezarlıklardak 13-15-17 yaşlarındaki çocuk mezarlarını ziyaret edebilirler!

Belgeseller de bugün de devam ediyor. Cumartesi akşamı büyük ödülü hep birlikte bekliyoruz. Pazar günü de ödül alan filmlerin tekrar gösterimleri olacak. Son seanslar kaçırmayın!

 

 

 

 

YORUM YAP

FACEBOOK YORUM YAP


YAZARIN DİĞER YAZILARI