BozcaadaHABER - Mobil


Kış masalı

Tarih: 17-04-2015 18:26
3645 Okunma

Adaya ilk ayak basışım sıcak bir Temmuz günü olmuştu. Geyikli’de bir süre beklemiş, gelen feribotta yer kalmayınca diğerine binebilme umuduyla üç saat geçirmiştim iskelede. 4 mil uzaktaki boz adayı karşıdan izlemenin ilk hazzını o dakikalarda almıştım. Sonraki her gelişimde Geyikli’den adayı seyretmeyi hep çok sevdim.

 

İtiraf etmeliyim ki yıllar içinde adayı yakından tanıdıkça, yaz mevsimini değil de daha çok baharlarını sevmeye başladım. İlkbaharın sezona hazırlanan renklenişini, sonbaharın hüzünlü kızıllığını, sakin sokaklarını… Ama en çok kışlarını merak ettim durdum bunca zaman boyunca. Acaba nasıl geçiyordu kışlar? Soğuk, rüzgârlı, karlı hatta? Dostlarla konuştuk uzun uzun, anlattılar bana neler olduğunu. Mesela kışın arabayı limana çekip dalgaların kıyıyı dövmesini mutlaka izlemeliymişim. Sonra soba başında oturup, kestane közleyip, şarap içmeliymişim kitabımı okurken. Bir cumartesi gecesi Okan Ulusoy’la eğlenceye katılmalıymışım bir de. Daha neler neler…

 

Derken…

 

Kısmet bu yılaymış. Aralık’tı adaya vardığımda. Henüz kış soğuk ve gri yüzünü göstermemişti ama gelmek üzere olduğu her baktığın yerden anlaşılıyordu. Sokaklar bomboş, deniz hırçındı. O gün belediyeden GESTAŞ’ın feribot seferlerini iptal ettiği anonsu geçiyordu. “İşte bu Elif!” dedim kendime. Adaya ulaşım imkânsızdı, adadan çıkış da… Harika bir duyguydu benim için. Dünyayla bağlantımın kesildiğini hissetmiş, huzuruma huzur eklemiştim kendimce...

 

Her mevsim güzeldi Bozcaada. Yaz - kış – bahar fark etmiyordu ada sevdalıları için. Ama bir de yaşayanlara sormalıydık bunu. Ada nüfusunun 500 civarında kaldığı söyleniyordu kışları, gün içinde de zaten en fazla 50 kişiyle görüşüyordun. Ya sonra? Hep aynı dingin, sessiz bir hayat. Biz büyük şehirlerde yaşayanlar için harika bir kaçış olsa da, adalılar için kış ayları sıkılmak demekti. Farkındaydım…

 

Bahar ve yaz aylarında fazlasıyla üretken olan, çalışkan Bozcaadalılar kış rehavetinde yapacak bir şey bulamıyor, bunalıyordu.

 

Ama olumsuzlukların içinde bir şeyleri istemek gerekliydi. Değişimleri, hayatı renklendirmeyi başarmak bizlerin elinde. Baharı bekleyen kumrular gibi oturmakla olmuyor bu işler. Çalışmak gerek, çok çalışmak…

 

Mesela kış turizmi de canlandırılabilirdi adada pek tabii. Elbet yapılacak bir şeyler vardı. Kışın adayı görmek isteyenler çok da azımsanamayacak sayıdaydı, biliyordum.

 

Mesela bir tiyatro kulübü kurulabilir, sakin geçen kış gecelerinde bir oyuna çalışılabilirdi. Sonrasında sergilenip, elde edilen gelir ada için harcanabilirdi.

Mesela mutlu kedilerin başını okşamak, Pakize’yle ada turu atmak, sokak canlarının kimsesi olup, karınlarını doyurmak gibi huzur ve mutluluk verici işler yapılabilirdi.

 

Yeter ki istesin insan… 

 

Bu köşe yazısı daha önce Mendirek derhimizde yayınlanmıştır.

YORUM YAP

FACEBOOK YORUM YAP


YAZARIN DİĞER YAZILARI