BozcaadaHABER - Mobil


Festivalin dördüncü günü de geride kaldı

Tarih: 15-10-2016 19:27
3596 Okunma

BIFED’in bugünkü (Cumartesi) ödüller öncesindeki gösterimlerinde izlediğimiz beş belgeseli yazmak istiyorum. Bu belgesellerle birlikte festivalde toplam 22 belgesel izlemişim. Bazılarından erken ayrıldığım oldu ama genel anlamda filme, belgesele doyduk diyebilirim. Bir kez daha ön ayak olanlara, emek verenlere çokca teşekkür.

Günün ilk gösterimi Halk Eğitim Merkezi’ndeki (HEM) Kara Atlas belgeseli oldu. Belgeselin yönetmeni Umut Vedat’ın hem festival süresince adadaydı. Bir çok filmi birlikte izledik. Kendi çektiği belgesel gösterimi sonrası bizlerle olup soruları yanıtlamadı Umut arkadaş. Yırca, Karabiga, Zonguldak, Bursa, İzmir, Şırnak, Bartın, Sinop ve Çanakkale’de çekimleri gerçekleşen belgesel dört yılda hazırlanmış. Kömürün, santrallerin kara yüzü belgeselde izleyiciye sunuluyor. Yer yer duygulandıran, yer yer öfkelendiren belgesel kentlerin kalbine saplanan termik santralleri anlatıyor. Belgesel sonunda Vedat, “Belgeselin amacı yeni aktivistler kazanmak. STK’ler daha fazla göstersin, yerele daha çok ulaşsın niyetindeyim” diyor.

Bu gösterim ardından yolumuzu Salhane’ye düşürdük ve art arda üç belgesel izledik. İlki Dalyan’daki su kaplumbağalarının korunması amacıyla çalışmalar yapan ve on yıllar önce Türkiye’ye yerleşen June’un hikâyesinin anlatıldığı Kaptan June’u idi. Onca yaşına rağmen Bozcaada’ya da gelen June ve belgeselin yönetmeni Barbara Trattnow gösterim akabinde soruları yanıtladı. Salhane binasının eski mazisini bildiğini, bu haliyle çok güzel ve özel bir yer olduğunu, bu hale getirilmesinde emeği geçenlere teşekkür ettiğini belirtti.

Kayıp Vatan, bu topraklardan göçmek zorunda kalan Rumlar’ın hikâyesini, Yunanistan’da yaşamak zorunda kalan vatandaşların ağzından anlatıyor. Bu topraklarda yaşanan acı olaylar tekrar gözler önüne seriliyor. Gözlerin dolduğu, yutkunduğumuz, hüzünlendiğimiz anlar... O insanların ağzından genelde aynı kelime dökülüyor: “Benim vatanım Türkiye. Doğduğum, çocukluğumun geçtiği, askerlik yaptığım topraklar. İki vatanı olanın, vatanı olmaz”.

Yönetmen Ahmet Uluçay’ın hayatını anlatan Tepecik Hayal Okulu yine Salhane’deydi. Ahmet Uluçay’ın yakalandığı hastalığın süreci, hastanede geçen günleri, sineması, manifestosu belgesele konu olmuş. Uluçay, “Sanatın vasata tahammülü yoktur” diyor bir sahnede. Bunu düşünüp dururken, yönetmenin Tarkovski’den, Kurusawa’dan, Bergman’dan aldığı gücü öğreniyoruz oğlundan. Tavşanlı’nın 90’lı yıllarına bir projeksiyon aynı zamanda.

Bugün izlediğimiz son belgesel Yük – Kağıttan Yaşamlar belgeseliydi. Kağıt, plastik ve geri dönüşüm malzemeleri toplayan insanların yaşamlarını anlatan belgesel tarihi yarımadada geçiyor. İstanbul’un arka sokaklarına bir de bu gözle bakan, gecesinden gündüzüne emek yoğun çalışılan işçilerin zorlu yaşamı gözler önündeydi... Belgeselin yönetmeni Eren Akman gösterim sonrasında, “Özellikle anlatı ve müzik kullanmadan, yalın bir halde sunmak istedim. Zaten görüntüler her şeyi anlatıyor” diyerek belgeselini anlattı bize.

Evet, 3. Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali geride kalıyor. Bu yazı kaleme alınırken büyük ödüller henüz açıklanmamıştı. Elbette herkes gibi ben de heyecanlıyım. Ödül, birincilik, mansiyon işin bahanesi, sinemaya doymamızsa işin şahanesi!

 

YORUM YAP

FACEBOOK YORUM YAP


YAZARIN DİĞER YAZILARI