BozcaadaHABER - Mobil


İkinci evinde ya da yazlığında değil, oturduğun yerde evinde kal!

Tarih: 21-03-2020 21:30
4749 Okunma

Koronavirüs gittikçe ciddi bir hal alırken biz bu krizde bile iki dakikada başladık “Bozcaadalı-İstanbullu” gibi saçma sapan bir muhabbete.

Bugüne kadar gereksiz ve saçma bulduğum bu konudaki görüşlerimi bilenler bilir. Yazılarımda da, haberlerimde de bu ayrıma/karşılaştırmalara hep buna karşı çıktım. Sadece ada özelinde değil dünya görüşü olarak da ayrımcılığın/ötekileştirmenin her türlüsüne elimden geldiğinde karşı çıkmaya çalıştım.

Ancak iki günden beri dönen tartışmalarda bu kez adada yaşayan adalıların (sonradan adada yaşamaya başlayan adalılar dahil) haklı olduğunu düşünüyorum. Yani "yerleşik" olanlardan bahsediyorum.

Bu krizde en büyük mücadele bilimin de uzmanların da söylediği gibi herkesin mümkün olduğunda evinde kalması ile gerçekleşecek. Bu yüzden bas bas bağrılıyor  #evindekaltürkiye diye. Şu an kim nerede yaşıyorsa, eğer zorunlu da değilse evinde kalması virüsün yayılmasını önleyecek.  Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un dediği gibi “Dolaşan virüs değil bizleriz”.

Mesela işi-gücü adada olan bir kişi adada, ama eşi çocuğu bu sıralar İstanbul’da olanın adaya gelmesini tabii ki anlıyorum. Mecburen bu aralar Çanakkale'de olan ama normalde işi-gücü her şeyi Bozcaada’da olan insanların bir takım zaruri sebeplerden dolayı ada gelmelerini de… Buna benzer mecburi durumlarda adadaki evlerine dönmeleri gayet normal. Onlar da adaya geldiğinde iki hafta evde izole kalma kuralına uyması gerekiyor.

Ama kusura bakmayın mecburi bir durum olmadığı halde, insanlar sırf Bozcaada daha güvenli diye yazın 2-3 ay kaldığı Bozcaada’daki evine geliyorsa bu hem bencillik, hem de cahillik. Çünkü olduğun yerde -evde- kalman çok daha güvenli iken, adaya gelerek hem kendini hem de adalıları riske atıyorsun. Çünkü adaya gelmek için evden çıkıyorsun, sokakta, benzinlikte, gişelerde vs havadan, asfalttan, insanlardan virüsü kapabilirsin. Evinden çıkıyorsun ama belki de zaten kuluçka dönemindesin ve haberin yok. Virüsün havada, plastikte, kartonda, vs ne kadar süre canlı kalabildiğini okumuşsunuzdur?

Şimdi bu nedenle dün WhatsApp gruplarında tartışmalar yaşandı. Konu hemen adalı-İstanbullu tartışmasına döndü. Hatta bana biri özelden “Yazın bu insanlardan para kazanınca iyi” diye mesaj attı. Yahu konuyu nasıl iki dakika da çarpıtıyorsunuz? Dedim ki isterse 7 göbek adalı olsun, eğer mecbur değilse şu anda neredeyse orada kalsın, evde kalsın, dışarı çıkmasın. Bilime ve uzmanlara güveniyorsanız buna neden karşı çıkıyorsunuz? Ki sadece adaya değil, Bodrum'da da yazlık evin varsa Bodrum'a da gitme. Mecbur değilsen sadece olduğunda yerde, evinde kal işte.

Üstelik güvenli diye düşündüğünüz adada bir kişide bile bu vakanın tespit edilmesi durumunda yaşanabilecekleri düşündünüz mü? Adada bir tek ambulans var, aile hekimi haricinde uzman doktorumuz yok, yoğun bakım odası yok, 4-5 tane hasta haricinde yatacak yer yok, ana karadan uzak. Allah korusun devlet bile unutur adayı. “Eee bu virüs her yerde çoğalacak. İlla adaya da gelecek?”. İyi o halde herkes çıksın sokağa, tedbir önlem alınmasın, herkes istediği yere gitsin nasıl olsa her yere, herkese bulaşacak bu virüs!

Lütfen bu konudaki uyarıları “Linç, ayrımcılık, vefasızlık" olarak yorumlamayın. Zaten sokağa çıkma yasağı yok, zaten seyahat özgürlüğü var kimse kimseye karışamaz ki karışamıyor da. Ama dediğim gibi mecbur olmadığı halde sırf güvenli diye adadaki ikinci evine geliniyorsa da bunun adı bencillik olur. Buna tepki gösterenler de faşist, ayrımcı olmaz. Dün başka biri de özelden haddini aşarak yazmış. “Ben evime gelemeyecek miyim arkadaş? Buna sen mi karar vereceksin?” diye. Yahu sana kimse gelemezsin, yasak demiyor. Tabii ki gelebilirsin. Ama kusura bakma zorunlu olmadığı halde senede 1 ay kaldığın yazlık evi bahane ederek “Evimde kalamayacak mıyım” demenin bencilliğini gizlemeyecek.

Bu arada son günlerde adaya gelişlerin artmasının neticesinde dün belediye mesaj yayınladı. Mesajda son 14 gün içerisinde adaya gelenleri Mavi Masa’ya bildirilmeleri istenmiş. Buna benzer öneriyi yazarımız Türkan Çim Işık “Bozcaada’ya son 15 günde giriş yapmış ve hâlâ konaklamakta veya yazlık evinde ya da kiraladığı evde kalan herkesin sağlık ocağına kaydı olmalı. Bu kişilerin kendilerini karantinaya almaları sağlanmalı.” diye. Belediyenin tek hatası da belki de bunun Mavi Masa’ya ihbar şeklinde olması. Kolluk güçleri son birkaç gündür gemilere iniyor, kontrol yapıyor ama son iki haftadır kim girdi-kim çıktı bilinmiyor. Ama bu demek değil ki son iki haftadır adaya girenler vebalı gibi. Bu bir tedbir, önlem. Belki de ada ölçeğinde elzem.

Belediyeyi yeri gelir eleştiririm. Ama bu mesaj üzerinden belediyeye vicdansızca yorum yapmak da çok büyük haksızlık. Hakan başkanı her konuda eleştirebiliriz ama hiçbir zaman Adalı-İstanbullu tartışmasında eleştiremeyiz. Ki bunu en çok da siz biliyorsunuz.

Olağanüstü günler yaşıyoruz. Ben başkanın da kaymakamın da herkesin elinden geleni yapmaya çalıştığına inanıyorum ve de görüyorum da. Ama en küçük hatada topa tutmayalım, birbirimizi anlayalım, uzmanları dinleyelim, bencillik yapmayalım, alınganlık yapmayalım.

Konu ile alakasız ama, yaz sonu belediye meclisi toplantısında Cevdet Çebi demişti ki “Taksileri adada yaşayan gençlere verelim. Bunun için adada yaşama yılı şartını biraz daha yükseltelim”. Ona da hemen alınganlık yapılmıştı. Bu da bir faşizm değildi bana göre. Yerleşik olana, adada doğup büyüyene, yıllardır burada yaşayana pozitif ayrımcılık yapmak faşizm olmuyor bana göre. İster adalı, ister sonradan ama adadaki işletmeler, mekânlar ne kadar çok adada yaşayanlarda kalırsa o kadar iyi.

Bir keresinde Forum toplantısında bu trafik uygulaması konuşulunca çok saygı duyduğum Zuhal Koçdağ, “Adada yaşayanların araçlarına sticker tarzı bir şey konulsun turistlere göre daha kolaylıklar sağlansın” gibi bir öneride bulunmuştu. O zaman ben de bunun faşizm olduğunu düşünüyordum. Ama yanılmışım, değilmiş. Çünkü turizm burada yerel halkın hayatını sekteye uğratıyorsa bu kolaylıklar da sağlanmalıymış.

Yani bazen bu “Adalılık” tartışmaları üzerinden gereksiz alınganlıklar da yapılmaya başlanıyor. Bugün Küba’dan vatandaşlık almaya kalkan solculara Küba “Önce git kendi ülkende devrim yap” diyor. Yereli korumak, yerel halkı korumak ile faşizm çok farklı şeyler.

Neyse konu dağılmadan tekrar edeyim. Bugün “#EvindekalTürkiye denilirken herkes olduğu yerde evinde kalsın deniliyor. İkinci evinde falan değil. Mecbur olanlar zaten gelecek. Ama mecbur değilsen lütfen olduğun yerde evinde kal. Savaş olur, kıtlık olur, başka bir güvenlik sorunu olur o zaman “Ne olursan ol yine gel”, adalı olmayan da gelsin, başımız üstüne. Ama bu virüs için neredeysen orada kal. Bilime ve uzmanlara da inanıyorsanız kendimiz ve toplum için en iyi yol bu.

YORUM YAP

FACEBOOK YORUM YAP


YAZARIN DİĞER YAZILARI